11 Eki 2017 - Günün İçinden    Yorum Yok

Sıradan Günler

«

Bugün de çoğu gün gibi sıradanmış gibi gözüküyor. Canın o kadar sıkılıyor ki, kimse tahmin bile edemez. İçinde derinlerde bir sıkıntı var ve sebebini sen bile bilmiyorsun. Hadi biliyorum diyecek olursan; saydığın şeyler seni tatmin etmeyecek.

Sürekli oflayıp, poflayacaksın. Yapacağın şeyler beynini etini kemirmeye devam edecek. Dışardayken yağan yağmurun tenini ıslattığını hissetmeyeceksin, içerdeyken de cama vuran damlaların sesini bile duyamayacaksın.

Kafanda o kadar çok ses var ki, onlar hiç susmayacakmış gibi ağlayan bir bebeğin sesi olsa daha iyi olur diyeceksin.

Hayata ufak bir mola vermek adına, kendini farklı şeylerle meşgül etmeye çalışacaksın. Maalesef dostum! Maalesef yapamayacaksın! Yapman gereken şeylerin çokluğu, meteor düşmüş bir şehirden kaçmaya çalışırken, önüne çıkan devasa bir toprak yığını gibi gelecek. Oradan öylece geçip, gidemezsin! Yoksa ertesi gün telefonun çalacak ve şu iş ne oldu?, felanca işi hallettik mi diye sorduğunda sadece “-hııı, şey” demekle yetinirsin.

O sesleri azaltmanın tek yolu senden habersiz evinde parti verildikten sonra etrafı toplamanın sorumluluğu sana aitse, işleri yoluna koymanın tek yolu da bir şekilde sıralama yaparak işi bitirmek. Ertelemek bir çözüm değil. Sorun yaratmaya devam edecek! Belki keyfinden ertelemiyorsun. Ancak bu ertelemeler başkaları için her zaman bahane olarak gözükecektir ve bu da seni daha çok sinir edecek. Yani habersiz partiden sonrası gibi çığrından çıkan işleri toplamak da senin sorumluluğun.

Hissisleşmek bazen iyidir. Ancak bu durumu farketmiyorsan tehlikeli olabilir. İş giderek vurdumduymazlığa doğru ilerlediğini gösterir.

Hep söylerim, “Yapman gerekeni biliyorsun!” Ancak yapmak istemiyorsun! Denemek istemiyorsun! Denemekten bıkmak, yorulmak diye bir şey olamaz… Bu sadece vazgeçmektir. Sen vazgeçemezsin.

Sen vazgeçersen, neler olacak bir düşün!

Düşünmekten hareket edemeyen sen, artık konuşmayan sen olacak. Bu başta bir çözüm gibi gelse de, buna izin vermezler. Çünkü, sağlıklı bir beynin vereceği bir karara benzemiyor.

Temelde iki sorunun var…

## Birincisi ##
Bir işe başlarken hazırlık safhası. Asla bitmiyor. Mükemmel olsun istiyorsun. Ancak asla olmayacak.

## İkinicisi ##
Tamam o zaman, hazırlık yapmadan az hazırlıkla başlamak. Bodozlamaya yakın bir başlangıç. Bu seferde eksikliklerden doğan sorunlar yüzünden, bu ilerleme seni mutlu etmiyor ve yaptığın işten soğuyorsun.

İşte bu iki sorun arasında sürekli döngüye giriyorsun. Bu da seni olduğun yerde olmaya hapsediyor.

Aynı şu anda olduğu gibi…

Farkındalık çözüm değil.

Yazmakta çözüm değil.

Başkalarının fikirleri ise; her ne kadar o fikirlere saygı göstersende; çoğu zaman senin önceden düşündüğün şeyler oluyor ve bu sana zaman kaybı gibi geliyor. Ya da denemek istemediğin bir yöntemse; karşı taraf denemen konusunda baskı yapıyor. Sende deneyip, olmadığını göstermek zorunda kalıyorsun.

Sanırım hayat böyle dostum. Deneme, yanılma… Ancak her konu da deneme, yanılma yapma şansın olmuyor.

Yağan yağmuru da hissetmeli bazen. Damlaların altında kaybolmadıktan sonra çokta önemli değil. Kontrollü bir kayboluş da kabul görür. Bu kayboluşta etrafı gözlemlemek keyif vericidir. Her hareketi bir sebep-sonuca bağlayabilme yetisi insanı insandan alır. Aynı çayın yanında ki sıcak simit keyfi verir sana.

«

Sizde yorum yapabilirsiniz.