1 Nis 2016 - Yazı Dizesi    Yorum Yok

Kısım 9

« »

Konumuza bakış açılarından devam edecek olursak, Eylül 2013’de çıkan ve Haziran 2015’de Türkiye’de vizyona giren, Daniel Radcliffe’ın (namı değer Harry Potter’ın) oynadığı Boynuzlar (Horns) filminden örnek vermek istiyorum. Beyazperde sitesinden filmin konusu ile ilgili özet alıntısı şu şekilde;

Ig Perrish, sevgilisi Merrin’in tecavüz edilip öldürülmesi sonrası polis tarafından bir numaralı şüpheli ilan edilmiştir. Çok içtiği bir gecenin ertesi sabahı uyandığında, aynada bir gariplik fark eder. Kafasının iki yanında boynuzlar çıkmaktadır. Neye uğradığını şaşıran Ig, ilerleyen günlerde insanların kafasındaki boynuzlardan çok etkilendiğini ve kimseye yapamadıkları itirafları boynuzlardan korktukları için kendisine yaptıklarını fark eder. Tüm bu garip süreçte, sevgilisi Merrin’in aslında başına ne geldiğini araştıracak ve cinayetin faillerini insanlardan öğrendikleriyle kendi yoluyla bulmayı deneyecektir. Joe Hill’in aynı adlı romanın uyarlanan film, doğaüstü bir gerilimin yanı sıra, fantastik ve romantik öğeler de barındırıyor. Senaryosunu Keith Bunin’in yazdığı yapımda yönetmenliği Alexandre Aja üstlenirken başrol Daniel Radcliffe.

Bence filmin özeti bu değil. Filmin başında bahsi geçen Merrin’in tecavüz edilip, öldürüldüğünü izleyiciler bilmiyor. Filmin sonlarına doğru ortaya çıkıyor. Film de bir sebepten ötürü Ig’ın Merrin’i öldürdüğü düşünülüyor ve herkes Ig Perrish’i suçluyor. Sonrasında fantastik kısmı Ig’de doğa üstü olarak boynuzlar çıkıyor. İçinde azda olsa kötülük olanlar bu boynuz’u görmüyor ve tesirinde kalarak bütün karanlık iç dünyasını ve aklından geçen derin kötü düşünleri ve arzuları paylaşıyor. Üstelik o an aklından geçen kötülüğü anında uygulayabiliyor. Saf iyi olanlar ise, boynuzları görebiliyor vs…

Şimdi gelelim filmi 2 farklı Ati olarak yorumlamaya… İkiside rahatsız edecektir. Çünkü bir düşünceye inanarak anlatıldığında karşımda olan kişi benim karakterime göre bu fikre arkaplanda az da olsa onay verip, düşünme tarzını ve kendi bakış açısını bu yöne çevirip, aynı stil düşünebilir. Fakat aynı anda iki farklı yorum olunca; ikiside ilk etapta kabul görmeyecektir. Hadi başlayalım…

Yorumlama 1

Filmde bu çift birbirlerine deli gibi aşık, zaten liseli yıllarından beri sevgililer, hayat çok güzel… Ancak kızın bir hastalığı var. Hatta bu hastalık kalıtsal bir hastalık. Kızın annesinden geçen bir hastalık ve bu yüzden belli bir zaman sonra hayatını sonlandıracak. Bunu çocuğa söyleyip, üzmemek için; kendinden soğutma çabalarına girişiyor ve çocuğu terk ediyor. Ne kadar fedakar bir davranış ve kız için bu kararı almak ne kadar zor olsa gerek. Aşkı için, aşkından vazgeçmek. Kızı gerçekten taktir ettim, böyle saf sevgiler kaldı mı artık? Aynı Türk filmlerinde ki gibi… Filmin sonlarına doğru, sevgilisinin neden böyle davrandığını kendisine yazılan mektuptan okuyup, öğreniyor. Çocuk kendisinin masum olduğunu kanıtlamasının yanı sıra, sonunda ölüm olsa bile sevgilisinin katilini bulup, huzur içerisinde ölüyor. Son sahnede ise; tekrar diğer dünyada beraber oldukları gösterilerek mutlu sona ulaşılıyor. Gerçekten insan ne aşkmış diyor. Aşkları uğruna ölen iki sevgilinin tüm dünyaya kafa tutuşlarını gösteriyor film bize. Aynı zamanda sevginin gücüne tekrar şahitlik ettiriyor.

Yorumlama 2
Filmde birbirlerine çok aşık iki çift var. Lise yıllarından beri beraberler ve artık yavaş yavaş gelecek planları yapıyorlar. Bir gün kız, hiçbir açıklama yapmadan çocuğu terk ediyor. Çocuk çılgına dönüyor. “Aşkım neden neden?” diye anlamaya çalışıyor. Bu süreç devam ederken sağlam bir kavga edildiğine şahitlik eden bir kaç kişi oluyor ve ertesi sabah kızın cesedi bulunuyor. Tüm yerli halk, basın ve çocu…

« »

Sizde yorum yapabilirsiniz.