

…kötülüğün kaynağını irdelemek lazım. Olaylara baktığımız zaman etrafımızda olup biten her şeyin, bir sebebi ve sonucu olduğunu artık anlamamız şart. Yani ben hayatımda yaşadığım ne varsa, bunların hepsi kendi seçimlerim sonucu. Bu bakış açısı bazı noktalarda insan psikolojisine zarar verebilir. Mesela ilişkileri ele alacak olursak, ayrılan iki sevgiliden biri ve bozulan iş ortaklığından ortaklardan biri sadece kendini suçlarsa; bu durum insan psikolojini bozmak için birebir zemin oluşturmakta. Bende tam anlamıyla bunu yapalım demiyorum zaten. Sadece kendi kusurlarımızı görelim, kendi hatalarımızı bilelim ve bunları kabul edelim diyorum. İşte o zaman erdemli birer birey haline gelmiş oluruz. Böylece başkalarının fikirlerine saygı duymayı ve başkalarının bizim fikirlerimize saygı göstermesini sağlamayı başarabiliriz.
Bölünmüşlüğün ve aradan geçen bir ayın üzerinden, tekrar yazmayı deneyeceğim… Günümüzün gençlerinin, diğer bir deyişle hiç eskimeyecek olan tabiriyle zamane gençlerinin internetten edindiği kötü davranışlardan bahsetmiştik. Bunların yanı sıra iyi kısımlarını alanlar da var muhakkak. Kötü davranışları alanlardan bahsetmeye hiç gerek yok. Aslında bir parça onları anlamaya çalışabiliriz. Aralarında halen ümit vadedenler olabilir diye, örneğin şu anda polis tarafından aranan bir tinerci çocuğun, neden bu durumda olduğunu analiz etmek üzere senaryolar oluşturabiliriz. Bu çocuk öksüz mü kaldı, sokağa mı atıldı. Hayatta ne gibi zorluklar yaşadı. Sokakta sürekli hor görüldüğünden kendini savunmak için otomatik oluşturduğu korunma kalkanının altına mı sığındığından böyle bir durumda? Diğer çocuklar gibi neden okula gidip, oyuncaklarıyla veya sokaklarda arkadaşlarıyla oynayıp, çocukluğunu doya doya yaşayamadı. İşte bu soruların cevabı, kötülüğün kaynağını…
Nerde kalmıştık? Evet 80’ler nostaljisi yapacak değilim. Ancak bu toz pembe dünyada da aslında gerçekler yer almaktaydı. O zamanda fahişeler vardı ve erkekler eşlerini aldatıyorlardı veya evli kadınlarda eşlerini aldatıyorlardı. Sadece bu tür olaylar çok fazla vuku bulmuyor, bulsada ayyuka çıkmıyordu. Hatta evliliğin kutsal bir müessese olduğu düşüncesinden ötürü, eşler ne bok yerlerse yesinler. Görmemezlikten, duymamazlıktan geliyordu. Özellikle de kadınlar. Tabi bu her zaman böyle değildi, elbet… O yüzden töre vs bir sürü şeyin ardından adliyelerde namus davası diye yankılar ve kan davası gibi haykırışlar duyulmaya başlanmıştı ki, bu durum günümüzde hâlen popülerliğini kaybetmiş değil.
Devamını Oku »